Çin ile Pakistan arasında özellikle ekonomik alanlardaki stratejik ittifak son zamanlarda mercek altına alındı. ABD merkezli bir araştırma laboratuvarı olan AidData, Çin’in Pakistan’a verdiği mali desteğin %98’inin yardım veya hibeden ziyade kredilerden oluştuğunu ortaya koyan bir rapor yayınladı.
Bu açıklama, Çin’in müttefikine karşı daha önce algılanan yardımsever cömertlik anlayışıyla tam bir tezat oluşturuyor. Amiral gemisi bir altyapı girişimi olan Çin -Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC), bildirildiğine göre Pakistan’ın ulaşım, enerji ve sanayi sektörlerini güçlendiren bu ikili ilişkinin temel taşı olmuştur.
Milyarlarca dolarlık bu girişim, ekonomik büyümeyi ve istihdam yaratmayı teşvik ettiği için övgüyle karşılanırken, rapor, ilgili mali dizgelere ışık tutuyor. Bu, Çin finansmanının çoğunluğunun imtiyazlı olmadığını, ancak Pakistan’ın GSYİH’sının %19,6’sına denk gelen 67,2 milyar dolarlık bir geri ödeme yükümlülüğü getirdiğini öne sürüyor.
AidData’nın analizi, Çin’in 2000’den 2021’e kadar taahhüt ettiği toplam 70,3 milyar doların yalnızca %8’inin hibe veya yüksek imtiyazlı krediler şeklinde olduğunu gösteriyor. Geri kalanların Pakistan ekonomisine ağır bir geri ödeme yükü getiren krediler olduğu belirtiliyor.
Bu durum, Sri Lanka gibi diğer ülkelerin karşılaştığı koşulları hatırlatarak, Pakistan için potansiyel bir ‘borç tuzağı’na ilişkin endişeleri artırıyor. Dahası, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) aracılığıyla sahip olduğu daha geniş ekonomik nüfuz , bir trilyon doları aşan ödenmemiş kredilerle onu dünyanın en büyük resmi alacaklısı haline getirdi.
Bu krediler anapara geri ödeme aşamasına girerken, borçlu ülkelerin çoğu için temerrüt riski ortaya çıkıyor. Şeffaf olmayan proje fiyatlandırmasına yönelik eleştirilerin ortasında, Çin’in kriz yönetimi yaklaşımını iyileştirdiği ve borç verme uygulamalarını küresel standartlarla uyumlu hale getirdiği bildiriliyor. Bununla birlikte, temerrütlere karşı bir önlem olarak açıklanmayan nakit ele geçirme yöntemlerine de başvurduğu görülüyor.